Dolandırıcılık çetesinin çökertilmesinin, 4 genç kızın birlikte
intihar etmesinin, minibüs şoförlerinin kavgasının, içki içen
gencin polis tarafından hastanelik edilmesinin, DİSK başkanının
vurulmasının bir güne sığdığı bir memlekette yaşıyoruz dostlar.
Haber kanalını açınca feryatlar, saldırılar, cinayetlerden başka
hiçbir şey göremez olduk. Toplum nereye gidiyor? Tüm bu olanlar
sadece sıradan toplumsal infialler mi?
1980 sonrasının düşünme ve algılama faaliyetleri asgari düzeye
inmiş "aydın"ları bu konuları irdelemekten uzak.
Her olayı bireysel temelde ele alıyor, tüm suçları bireylere mal
ediyor, bireyleri suçluyor veya aklıyor.
Toplumu "birey"ler kurtarıyor veyahut tarihin derinliklerine
gömüyor. İşte bugünkü tablo da bana kalırsa bu "birey" eksenli
bakış açısının muhteşem bir şekilde meşru zeminini oluşturmaktadır.
5 Ekim 2009 Pazartesi
2 Ekim 2009 Cuma
An international organization: IMF (fırlatılan ayakkabı)
Bilgi Üniversitesi'nde bir gazete muhabirinin attığı
ayakkabı bir süredir gündem. Evet belki IMF'nin tefeci politikalarını
durduracak yetiye sahip değil. Her daim teslimiyetçi politikaların
ezikliğini hisseden bir toplum olarak nasıl da acıkmışız bu tepkilere.
Davos da ince ince akmıştı içine toplumun ama orada söylenen
"öldürmeyeceksin" nutukları aynı şekilde "faiz yemeyeceksin"e dönüşemedi .)
Bunlar bir yana, bizleri böyle onurlu bir tepkiye aç bırakan düzen siyasetini de
kınıyorum. Tarıma kota koyduran, eğitim bütçesini sıfırlayan,
faizlerle doyup haram yiyen-yediren IMF'ye karşı misafirperver
olmayan genç muhabiri de alkışlıyorum. Yanan elin üstüne
serpilen ılık su gibi serpildi içimize bu tepki. Ne kadar da yanmışız
meğer, ne kadar da açmışız. Kısa tutacağım, sevdiğim bir Ahmed
Arif dizelerine bırakıyorum sonu:
ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...
ayakkabı bir süredir gündem. Evet belki IMF'nin tefeci politikalarını
durduracak yetiye sahip değil. Her daim teslimiyetçi politikaların
ezikliğini hisseden bir toplum olarak nasıl da acıkmışız bu tepkilere.
Davos da ince ince akmıştı içine toplumun ama orada söylenen
"öldürmeyeceksin" nutukları aynı şekilde "faiz yemeyeceksin"e dönüşemedi .)
Bunlar bir yana, bizleri böyle onurlu bir tepkiye aç bırakan düzen siyasetini de
kınıyorum. Tarıma kota koyduran, eğitim bütçesini sıfırlayan,
faizlerle doyup haram yiyen-yediren IMF'ye karşı misafirperver
olmayan genç muhabiri de alkışlıyorum. Yanan elin üstüne
serpilen ılık su gibi serpildi içimize bu tepki. Ne kadar da yanmışız
meğer, ne kadar da açmışız. Kısa tutacağım, sevdiğim bir Ahmed
Arif dizelerine bırakıyorum sonu:
ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)