Kasetlerimiz vardı eskiden. Walkman’lerimiz vardı. Kot pantolonumuzun kemer kısmına takıp dinlerdik yürürken,çok havalıydı :) Kasetçalarlarımız vardı evde. Bir dolaba dizerdik kasetlerimizi özenli bir biçimde. Doğum günlerimizde arkadaşlarımıza o kasetlerdeki en sevdiğimiz şarkıları dinletirdik. Sıkıldık mı bir kasetin içindeki şarkılardan, üzerine başka bir kaset doldururduk. Ya da çok sevdik mi bir şarkıyı geriye sarmak için bir-iki dakika beklemek zorunda kalırdık.
…ve zaman değişti; kasetler, kasetçalarlar çöpe atıldı ve yerlerini cd'ler, cd çalarlar aldı. Daha kolaydı onlardan müzik dinlemek. Bir tuşa dokunarak bir şarkı ileriye ya da geriye gidebiliyorduk. Hem daha az yer kaplıyordu kasetlerden.
…ve zaman yine değişti; cd'ler gitti, cd çalarlar evde bir dolabın üzerinde kullanılmayan elektronik eşyalar olarak yerini aldı. Sıra geldi ipod’lara, bilgisayarlara. Artık mp3'lerimiz var, internette yazdığımız anda istediğimiz şarkının adını iki dakika sonra başlıyoruz dinlemeye. Müzik arşivimiz var ama GB’ların içine sığdırılmış durumda.
Evet belki büyüktü walkmanlerimiz, kulaklıkları bir acayipti ya da bekliyorduk şarkıyı geriye sarmak için ama en önemlisi somuttu onlar, gerçekti. Yıllar sonra elimize aldığımızda bir kaseti o zamanki zevklerimizi, yaşanmışlıklarımızı hatırlardık. Peki ya şimdi? Kitapları bile bilgisayarda okuyoruz, dokunmadan sayfalara, kağıt kokusunu çekmeden içimize… İnternet üzerinden gönderiyoruz sevdiğimiz bir şarkıyı arkadaşımıza, paylaşım klasörü oluştururken paylaşımı azaltıyoruz.
Hani çok hızlı giden bir otomobilde sımsıkı tutunuruz ya koltuğa, onun gibi sarılıyoruz yeniliklere ama aslında hızla hareket edenin onlar olduğunun, zamanın getirdikleri dediğimiz şeylerin aslında zamanın götürdükleri olduğunun ve günden güne ne kadar soyutlaştığımızın farkında mıyız?
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder