3 Mart 2010 Çarşamba

..Devlet Yerine Kent..

Devlet Yerine Kent



Günümüz dünyası, yeni ortaçağ dünyasıdır. Ulus devlet dönemi sona ermek üzeredir. Gelecek, kentlerin ve özel güç merkezlerinindir. Günümüzün süper güçleri bu duruma ayak uydurmak zorundadır. Ustaca diplomasiye ihtiyaç vardır.

Geçmiş yıllarda, Soğuk Savaş sonrası dünyanın çok kutuplu bir düzenin etkisi altında bulunduğu şeklindeki tez kabul görmekteydi. Çin ve Brezilya gibi gelişmekte olan uluslar, köklü süper devletlerle iktidar mücadelesine girdiler. Ancak söz konusu izdüşümlerin önümüzdeki on veya yirmi yıl içerisinde hakikaten gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değildir.

Dünyanın eşit ağırlıklı olarak doğunun ve batının etkisi altında bulunduğu bir dönemi bulabilmek için bin yıl geriye gitmek gerekir. Song Hanedanı’nın Çin’in büyük bölümüne hükmettiği o dönemde, kâğıt para ve barut icat edilmişti. Yaklaşık olarak aynı tarihlerde Hint Çola İmparatorluğu Endozya’ya giden deniz yolunu, Abbasi Halifeliği ise Kuzey Afrika ve İran arasındaki bölgeyi kontrol etmekteydi. “Karanlık” Ortaçağ fikri, son derece Avrupalı bir düşünceden ibarettir.

Yeni Ortaçağ Modeli

Ortaçağ’ın zirve dönemi dünyası çok kutuplu ve küreselleşmiş bir dünyaydı. Batı Avrupa ve Doğu Asya devletleri aynı Arap hükümdarlarının da olduğu gibi bölgesel birer güçtü. Brüj ve Venedik’deki Patrici hanedanları, baharat ve başka zenginlikler için kaynak bulabilmek amacıyla dünya çapında keşif seferlerini finanse etmekteydi. Benzer etkilere sahip olan günümüz küreselleşmesi de, Batı’nın gücünü zayıflatmakta, güç dengesini kentlere, şirketlere, dini gruplara ve sivil toplum örgütlerine, hatta teröristlere ve insan severlere (“Philanthropen”) doğru kaydırmaktadır.

Bu gelişme önümüzdeki on yıllarda da tersine dönmeyecektir. Bazıları mali kriz nedeniyle tetiklenen tersine gelişmeler görmektedir. Ancak devletlerin şirket ve hükümetlere yönelik kurtarma paketleri de işleyen süreçleri tersine çevirmeyecektir. Postkolonyal dünyanın büyük bir kısmının çökmekte olması gelecek için çok daha anlamlıdır. Gelecek, çoğu zaman özel-kamu karışımı bir hibrit sistemde gizlidir. Örneğin Afganistan uluslararası örgütlerden, özel şirketlerden, Kabil’deki hükümetten ve yerli bir zorbadan oluşan bir ittifak tarafından yönetilmektedir. Afrika’da ve başka yerlerde de kullanılan bir yeni ortaçağ modelidir bu.

Ulus Devlet Dönemi Sona Ermek Üzeredir

Ortaçağda sadakat genelde malların dağıtımını ve ulaşımı denetim altında tutan iktidar sahiplerine gösterilmekteydi. Bu iktidar sahipleri devlet veya nüfuz sahibi derebeyleri ve tarikatlar olabilirdi. Refah ve hizmetlerin özelleştirilmesine bugün de tanıklık etmekteyiz. Güvenlik şirketlerinden tutun da sağlık sigortalarına kadar. Gelişmekte olan Hindistan’da bile, birçok sözde “kamusal” refah faktörü büyük sanayiciler tarafından sağlanmaktadır. Bu ailelerin önemi, Floransa’ya 14. yüzyıldan itibaren hâkim olan Medici ailesinin önemine giderek yaklaşmaktadır. Aynı anda siyasi parti ve sosyal müessese olarak faaliyet gösteren Mısır’daki Müslüman Kardeşler ve Lübnan’daki Hizbullah da İslam âlemi için benzer anlam ifade etmektedir. Ulus devlet dönemi sona ermek üzeredir.

Yap-bozun tek eksik parçası ise Amerika. Avrupa Birliği bugün Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu rolünü oynuyorsa, ABD, nispeten yalnız ve kötü bir durumda bulunan ve yüzünü batıyla doğuya çeviren yeni Bizans’tır. Bizanslılar, iktidarsız imparatorlukların ömrünü şiddet yerine kurnaz diplomasi ve aldatmacalar vasıtasıyla uzatmışlardır.

Bu yeni dünya düzeni Batı’yı büyük meydan okumalarla karşı karşıya bırakmaktadır. Çöküş, ancak Bizans stratejisi izlenerek engellenebilir. Ortaçağın, sahip olduğu nama rağmen, Rönesans’ın yolunu açan büyük buluş ve keşiflere imza atılan bir çağ olduğunu hatırlamamız lazım. Bu, bugün de mümkündür.

Çeviren: Muhammet Metin
(The European, 14 Mart 2011, Stadt statt Staat)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder